Elie Saab’ın Paris Moda Haftası’nda sunduğu koleksiyon, kendi kelimeleriyle “karanlık ve romantik”. Saab’a göre, siyahın ve koyu mor tonlarının hâkim olduğu defilenin ilham kaynağı 19. yüzyıl balesi “Giselle”. Defilede çiçek, özellikle zambak desenlerinin sık kullanımı, Elie Saab’ın koleksiyonunu, bu tarz motifler göremediğimiz Paris Moda Haftası’nda öne çıkarıyor. Deri üzerine lazerle işlenmiş çiçek desenlerine, dantel ve ipek üzerine basılı ya da işlenmiş zambaklar eşlik ediyor. Hailey Baldwin ve Sara Sampaio gibi ünlü modellerin yürüdüğü defilenin sonlarına doğru karanlık renklerden uzaklaşan birkaç parça göze çarpıyor; beyaz tül elbiselerin yanında leopar desenli bir takım sergileniyor. Balerin tarzı tasarımların yanı sıra sportif siyah deri ceketler ve diz hizasında çizmeler de sergileyen Elie Saab, çok yönlülüğünü bir kez daha kanıtlıyor.

Aykırı ve eğlenceli İngiliz tasarımcı Vivienne Westwood, tasarımlarında modern punk ve new-wave öğelerini kullanmasıyla meşhur. Kendi adıyla kurduğu markasının son koleksiyonlarında ise eşi Andreas Kronthaler’in imzası atılı. Markanın Paris Moda Haftası’nda sergilediği 2019 İlkbahar-Yaz defilesinde ise lokasyon, ikonik Ritz Hotel. Koleksiyonun ilham kaynağı ise başlı başına ilginçlik kokması, neden bu kadar farklı bir koleksiyonla karşı karşıyayız, belli ediyor. Ünlü fotoğraf sanatçısı Jessica Fullford-Dobson’ın ödüllü fotoğraf serisi The Skate Girls of Kabul’den ilham aldığını belirten Andreas Kronthaler, koleksiyon içerisindeki bazı parçaları da yakın arkadaşları Yasmine Eslami’nin imzasını taşımasına izin verdiler.

Paris Moda Haftası’nın açık ara en yoğun gününde bir diğer merak uyandıran marka Altuzarra, 2019 İlkbahar-Yaz defilesini gerçekleştirdi. Joseph Altuzarra’nın kendi yaptığı suluboya illüstrasyonlarının basılı olduğu davetiyeler, İlkbahar-Yaz koleksiyonu hakkında ipucu veriyordu. Bolca floral baskılara yer veren markanın kurucusu ve kreatif direktörü Joseph Altuzarra, çocukluğunda gittikleri Akdeniz’in nadide ülkesi İtalya tatilinden esinlendiğini, enerjik ve dolu dizgin bir sezonun bizi beklediğini belirtiyor.

Paris Moda Haftası kapsamında gerçekleşen Haider Ackermann 2019 İlkbahar-Yaz deflesi, kuşkusuz cinsiyet karmaşasını en çok yaşadığımız defilelerden biriydi. Bu kötü anlamda değil elbette. Markaların cinsiyetsizlik ya da etiketlerden uzak durma çabalarını sıklıkla gördüğümüz bu tarz defilelerde, modellerin erkek mi kadın mı olduğunu ya da tasarlanan kıyafetlerin erkeklere mi yoksa kadınlara mı hitap ettiğini kestirmek zor oluyor. Bu da zaten tasarımcıların hedeflediği amaç, vermeye çalıştığı mesaj olarak biliniyor. Androjen görünümlü keskin hatlara sahip modellerin podyumda yürüdüğü Haider Ackermann defilesinde ana tema sakinlikti. Durağan ve durgun görünümlerin bolca sergilendiği defile ile Haider Ackermann, sokak giyim yerine üstün el işçiliği ile asalet sözü veriyor ve herkesi buna davet ediyordu.

Kreatif direktörlük koltuğuna ilk geçtiği andan itibaren markanın çehresinin değişeceğinin sinyallerini veren Hedi Slimane, ilk Celine koleksiyonunu tanıttı. Slimane’in en iyi yaptığı şey olan rock, glam ve seksi çizgiyi Celine’e taşıdı. Markanın minimal çizgisinin artık olmayacağının gösterildiği defilede ilk erkek koleksiyonu da sunuldu. Skinny görünümün baskın olduğu koleksiyonda milenyum dönemine göndermeler bulunuyordu.

Cara Delevingne’in açılışını yaparak podyuma döndüğü Balmain İlkbahar-Yaz koleksiyonunda Paris ile Mısır arasında bir köprü kuruyor. Cleopatra-vari büstiyerlerin Balmain’in imzası vatkalı ceketlerle buluştuğu koleksiyonda heykelsi silüetlerler vurgulanıyor. Mermer desenli kutu çantaların öne çıktığı defilede Olivier Rousteing Balmain kodlarını koruyarak günümüze yorumlamaya devam ediyor.

Paris Moda Haftası’nın en çok beklenen defilelerinden birisi olan Virgil Abloh’un dahiyane zekasını gördüğümüz Off-White, İlkbahar-Yaz defilesine yıldız modellere yer vermesinin yanı sıra 8 dünya şampiyonu sporcuda podyumdaydı. Nike ile arasındaki güçlü bağı da pekiştirmiş ve Nike logolu bir çok parçayı da sunmuş olan Off-White, athleisure kavramına yeni bir boyut getirmiş durumda. Defilenin yıldızı ise Off-White klasik çizgilerine sahip gelinliği oldu. Bir göğsü kapatan tişört ile tamamlanan gelinliğin etekleri ise sadece tüldendi.

Üçüncü koleksiyonuyla Parizyen marka Chloé’nin çehresini değiştirmeye devam eden Natacha Ramsey-Levi, İlkbahar-Yaz koleksiyonuyla hippi modernizmiyle karşımıza çıkıyor. Festival ruhunun derinden hissedildiği koleksiyonda ponçolar, eşarp desenli ipek elbiseler, goblen işlemeli tulumlar ve tığ işi uzun elbiseler bulunuyor.

Alessandro Dell’Acqua, Theatre National de Chaillot'ta sanatsal olarak sunduğu İlkbahar-Yaz koleksiyonuyla zarifliğin tanımını yeniledi. Leopar desenin, jakarlı kumaşın şatafatını minimalize eden tasarımcı Rochas ile modern ve her gün giyilebilir güçlü couture siluetleri sundu.

Paris Moda Haftası hızlı başladı. Dior ve Jacquemus’un gövde gösterisi sonrası bir İtalyan devi Alessandro Michele yönetimindeki Gucci’ye gelmişti sıra. Kendisinin sanatsal bakış açısı pek çok kişi tarafından eleştirilse dahi, tüm gözlerin Gucci’nin sanat eserlerine çevrildiği, su götürmez bir gerçek. Gucci, 2019 İlkbahar-Yaz defilesi ile 1970’lerin gece hayatına, ihtişamına yolculuk yapıyoruz. Paris’in o dönemlerinde meşhur gece klubü Le Palace’da gerçekleşen defilede, son yıllarda yükselen “kıyafetlerin cinsiyeti yoktur” anlayışı hakimdi. O ihtişamı da en güzel verecek, payetler, püsküller, tüyler gibi dikkat çekici unsurlar, defilenin anlamına anlam yükledi. Jane Birkin’in sahne alması da son noktaydı. İzleyiciler dakikalarca ayakta alkışladı.

Erkek koleksiyonunda kökleri Marsilya’ya dönen Simon Porte Jacquemus, İlkbahar-Yaz koleksiyonunda bizleri Fransız Rivierası’na götürüyor. Derin V dekoltelerin, yırtmaçların, sırt dekoltelerinin bolca yer bulduğu koleksiyonda fuşya tonu ön plana çıkıyor. Markanın geçtiğimiz yaz ikonikleşen devasa şapkasının yerini önümüzdeki yaz devasa hasır çantalar alacak gibi duruyor.

Dansın teatralliğinden ilham alan İtalyan tasarımcı Maria Grazia Chuiri, podyumu sahneye çeviriyor. Bale ve modern dans öğeleriyle karşılaştığımız defilede tütüler, bantlı dans ayakkabıları, saç bantları ön planda. Dior’un New Look çizgisinin yansıtılmaya devam edildiği koleksiyonda ikonik Oblique deseni sırt çantası ve spor çantası olarak karşımıza çıkıyor. Batik desenin Dior’un üstün atölyelerinde canlanarak hayat bulduğu tasarımlar nötral tonlardaki koleksiyonun parlayan yıldızı oluyor.

Bu sezonun temasını DNA olarak belirleyen ikili kendi parmak izlerini şov alanına yansıtarak herkesin genlerinin kendine has olduğunun altını çiziyor. Monica Belluci, Carla Bruni, Isabella Rossellini, Helena Christensen, Eva Herzigova gibi efsane isimlerin podyumda yürüdüğü 134 look’tan oluşan koleksiyonda, her yaş her beden ve her renkten model bulundurarak genlerin çeşitliliğini adeta yüzümüze vuruyor. Feminenliğin geleneksel kavramları leopar, puantiye, dore ve lame kumaşlarla vurgulanıyor.

Giorgio Armani İlkbahar-Yaz koleksiyonuyla hepimizi deniz altında bir yolculuğa çıkarıyor. Yarı saydam ve yansımalı kumaşların krepe-ipeklerle buluştuğu koleksiyonda mavi, yeşil, fuşya ve mercan renkleriyle denizden gelen bir renk paletiyle karşılaşıyoruz. Podyumda denizkızlarını andıran modellerle birlikte Armani’nin engin denizinden bir kesite şahit oluyoruz.

Francesco Risso Marni için İlkbahar-Yaz koleksiyonunu oluştururken kumaşları tuval kendini de ressam yerine koymuş. Drapelerin verdiği heykelsi hava, kolajlardan oluşan desenler, fırça darbelerinin renklerle buluştuğu defile adeta yürüyen sergi hissi veriyor. Risso, Marni kadının aradığı, estetik ve entelektüel algısına uygun bir koleksiyonla karşımıza çıkıyor.