Güçlü ve dominant Versace kadını, bu sezon biraz da neşeli haliyle yansıyor. Markanın feminen hatlarından hiç bir şey kaybetmeden tasarım dilini modern zamana uyarlıyor olması, günümüz normlarını takip eden fanları sevindiriyor olmalı. Saten elbiseyle şehirli ve ne istediğini bilen güçlü kadın imajını, neon sarı rengiyle yağmurlukla da enerjisini düşürmeyen gündelik koşuşturmaya ayak uydurmuş kadınları çok iyi yansıtıyor. Defilenin kapanışını ise 90’ların en gözde isimlerinden Shalom Harlow gerçekleştirdi.

Massimo Giorgetti’nin hayal dünyasına giriş yaptığımız 2019 İlkbahar-Yaz defilesinde, floral baskıların enerjisini her yanımızda hissettik. Markanın ilk yıllarına dönüş yaptığı stretch jersey elbise gibi anahtar parçalar ile sokak modasına farklı bir yaklaşım getirmeye çalıştığı belli oluyor. Markanın defilede gerçekleştirdiği bir diğer ilginç proje ise, denim üzeri sarı gül baskılarının bulunduğu parçalarda gizli. iPhone kamerası ile çekilen bu gül görsellerinden, defileden sonra herkes tarafından hayranlıkla bahsediliyordu.

İlkbahar-Yaz sezonunu enerjik ve dolu dizgin karşılayanlardan biri olan Etro, floral desen kullanımını etnik öğeler ile harmanlıyor. Etro, defilede iki önemli konuğu ağırlayarak tatlı bir hoşlukla karşımıza geliyorr. Sportif neopren mayolar içinde, Paisley baskılı sörf tahtalarını tutan iki profesyonel sörf sporcusu, Victoria Vergara ve Maribel Koucke, yolculuk tutkunu olarak tanımlanan Etro kadınını temsil ediyor.

Milano Moda Haftası’nın 3. günü Tod’s defilesiyle başladı. Markanın ilk kez kadın ve erkek koleksiyonlarını bir arada sunduğu defile, top modellerin odağındaydı. Süetten ketene kadar bir çok materyali gördüğümüz defilede, ikonik Tod’s loafer’ları farklı alternatifleriyle, defilenin baş kahramanıydı. Alessandro dell’Acqua ile hayata geçirilen işbirliğinin meyvelerini de sergiledikleri defilede Akdeniz renklerinin İtalyan stili ile buluşursa nasıl olurdu sorusunun cevabına şahit olduk.

Milano’nun ikonik lokasyonlarından Linate Havaalanı’nda gerçekleşen Emporio Armani 2019 İlkbahar-Yaz defilesi 200’den fazla görünümün sunulduğu zengin bir etkinlik olarak akıllarda kaldı. Koleksiyon içerisinde straplez tulumlar, İlkbahar-Yaz sezonunun favori parçası uzun yağmurluklar ağırlığı hissediliyor. Büyük ve ağır metal aksesuarların da ihtişamı konuşulan diğer bir olguydu.

Modanın asi çocuğu lakabını sonuna kadar hakeden Jeremy Scott, 2013 yılında oturduğu Moschino kreatif direktörlüğü koltuğunda çok büyük başarılara imza attı. Markanın kimliğine yerleşen “popüler kültür ile dalga geçme ya da beslenme” anlayışına devam eden Jeremy Scott, Moschino 2019 İlkbahar-Yaz defilesinde ilhamını eskizlerden, terzilik zanaatinden aldı. Bir tasarım hikayesini izlediğimiz defile, çizim halindeki tasarımların hayat bulmasıyla başlayıp, terzilerin kullandığı materyallerin, prova mankenlerinin geçişiyle devam etti. Kapanışı ise Gigi Hadid’in üçüşan kelebekler eşliğinde giydiği gelinliğiyle gerçekleştiren marka, kendine has bir defile deneyimi sundu.

Bir çok tasarımcıya aşina olmamıza rağmen Max Mara’nın arkasındaki beynin kim olduğunu çoğumuz bilmiyoruz. Ian Griffiths, tasarımcılar dünyasındaki en dolu ve de en kendini geliştirmiş isim sayılabilir. İş adamı kimliği belki de onu bu kadar başarılı kılıyor. Ian Griffiths, Max Mara İlkbahar-Yaz koleksiyonu hakkında genel geçer bir açıklama yapmış olsa dahi aslında markanın başarısının nedeni olduğu su götürmez bir gerçek; “Max Mara’yı üç jenerasyon giyebilir. Max Mara, zamansız ve yüksek kalite kıyafetler yaratıyor. Her sezon ceket alamayabilirsiniz. Eğer alırsanız uzun yıllar onu saklayabilmelisiniz.”. Karen Elson, Joan Smalls, Saskia de Brauw, Kaia Gerber, Halima Aden ve Gigi Hadid, defilede Max Mara kadınlarını reprezente ederken, tasarımların yüksek işçiliği belli oluyordu. Siyah ve toprak tonların hakimiyetindeki koleksiyon içerisinde uzun yağmurluklar ve ceketler favorilerimiz arasına girdi bile.

No. 21 ya da Numeroventuno markasının adı, Alessandro Dell’Acqua’nın uğurlu rakamı ve doğum günü olan 21 Aralık’tan geliyor. Alessandro Dell’Acqua, farklı koleksiyonları yaratırken, tasarımlarına karakterler işlemesiyle, onların kimliklerini korumasıyla meşhur. Ki İlkbahar-Yaz koleksiyonunda da bu öğeleri incelikle işleyişini görüyoruz. Koleksiyon hakkında söylediği “burjuvazinin erotik tarafı” tanımlaması, bir çok şeyi özetliyor aslında. Tüy ve saten kullanımının ağırlığındaki koleksiyon içerisinde ise batik tekniğinde elbiseler göze çarptı.

New York ve Londra Moda Haftası sonrası, sıradaki durak Milano. Milano Moda Haftası’nın ilk defilelerinden olan Jil Sander, İlkbahar-Yaz koleksiyonunda basit silüetler ve yumuşak renklerden yana kullandığı tercihi ile çok temiz ve net bir defileyle karşımızdaydı. 50 yıllık markadaki 3. koleksiyonlarını sunan Luke ve Lucie Meier çifti, “Less is More” anlayışının markayı başarıya götürdüğünü vurguluyor.

Kendine özgü tasarım estetiğiyle tanınan Roksanda Ilincic, imzası color-block ve heykelimsi şekillerden vazgeçmiyor. Zahmetsiz, sofistike ve eğlenceli bir çizgi hedefleyen tasarımcı, sıra dışı renk kombinasyonlarıyla modern, daha kadınsı giyinmenin dersini verdi.

Londra Moda Haftası Chalayan defilesi ile şehrin puslu, kaotik havasıyla örtüşüp, 2019 İlkbahar-Yaz’a merhaba diyor. Monokrom renklerin ağırlıkta olduğu tasarımlar, alışılagelmiş formların bozulmasıyla bize bir şeyler anlatmaya çalışıyor. Hüseyin Çağlayan anlatımıyla hikayenin nabzını mitolojik desenler ve grafik ögelerle yükseltiyor.

Peter Pilotto’nun tasarımcıları, Peter Pilotto ve Christopher De Vos, davetlileri şaşırtmayı sevdiklerini bir röportaj esnasında belirtmişleri ancak davetlilerin Londra Moda Haftası kapsamında gerçekleşen 2019 İlkbahar-Yaz defilesi için gösteri alanına girdiklerinde başka bir zamana açılan kapıdan geçeceklerini hayal etmemişlerdi. Defile alanında yere döşenen halıdan, yuvarlak masa etrafında konumlandıkları ilginç oturma düzenine kadar bir çok detay şaşırtıcıydı. Peter Pilotto SS19 defilesinde, Uzakdoğu hatta Çin temaları hakimiyeti söz konusuydu. Mistik bir havaya sahip olmasının yanı sıra tül kullanımı, Çin Kraliçesi baskılı saten elbiseler ve otantik şapkaların dramatik havası, davetlilerin içeri girerken geçtikleri “portal”dan geri dönmek istememelerini sağladı.

Simone Rocha, Tang Hanedan’ının antik resim baskılarını geniş kenarlı tül duvakları olan şapkalarla birleştirerek Çin’de ki köklerini onurlandırıyor. Üstün couture işçiliğinin titiz el yapımı işlemelerle sergilendiği koleksiyondaki detaylarla spritüel bir hikaye anlatılıyor.

Londra Moda Haftası kapsamında gerçekleştirilen Delpozo defilesi, gelecek yazı pastel sorbe renkleri ile karşılıyor. Minimal formlara, aşılanan fırfır detayları feminenliğin kapısını aralıyor. Tasarımlarda grafik ögelerin kullandığı yalın dil ise gösterişsiz gösterişi en iyi anlatanlardan biri oluyor.. Defilede en dikkat çeken parçalardan biri olan saç aksesuarları, günlük parçalarla harmanlanarak yeni bir couture dili oluşturuyor.

Roland Mouret Paris’ten Londra Moda Haftası’na taşıdığı hazır giyim koleksiyonunda ilhamını 1974 yapımı “Emmanuelle”den alıyor. Cinselleştirilmiş kadınlığın temsilini gördüğümüz broş, kolye ve yama detaylarıyla vurgulanıyor. Tasarımcı, akan ve dokulu kumaşlarla Mouret kadınının feminenliğini gözler önüne seriyor.