MODA

Tommy Hilfiger ile sürdürülebilir, demokratik ve minimalist moda

Son zamanlarda başta moda sektörü olmak tüm dünyanın gündemini meşgul eden sürdürülebilir, karbon-nötr, demoratik, çeşitlilik ve minimalist kavramları Tommy Hilfiger’in 2020 İlkbahar-Yaz defilesinde bir araya geliyor.
arts culture and entertainment london england person human night life club festival crowd stage

2016 yılının Eylül ayında New York’un ikonik adreslerinden Pier 16’da gerçekleştirdiği “Tommy Pier” karnavalıyla başlayan Tommy Hilfiger’in TOMMYNOW deneyimsel defile konsepti aradan geçen altı sezonundan ardından hala adından başarıyla söz ettiriyor. Londra Roundhouse konser salonundan Paris Champs-Elysees Tiyatrosu’na birçok farklı lokasyonda “See Now Buy Now” defilesini gerçekleştiren ikonik Amerikan markası uzun bir aradan sonra 2020 İlkbahar-Yaz sezon içi defilesi için yeniden rotasını Londra’ya, Tate Modern Müzesi’ne çevirdi. Üstelik bu sefer oldukça minimalist bir duruşla. Çatlak topraktan esinlenilen ve defile için özel olarak formül edilen doğal kuru ağaç kokularıyla doldurulan müzenin The Tanks alanında gök gürültüsü gibi hava olaylarından alınan ilhamla doğal atmosferi değiştirmek ve neon stil detaylarını aydınlatmak için karanlığa doğru sıcak renkli ışıklar yansıtıldı. Fonda ise Londra merkezli bir vokal performans kolektifinin güçlü sesleri, çağdaş ve soul karışımı şarkılara ses verdi. Ancak bu defileyi asıl özel yapan sürdürülebilir duruşuydu. 

Tommy Hilfiger, TOMMYNOW defile prodüksiyonundan kaynaklanan yaklaşık 1.600 ton karbon emisyonunu dengelemek için önde gelen bir proje geliştirici ve küresel sürdürülebilirlik çözümleri sağlayıcısı olan South Pole ile işbirliği yaparak Kamboçya’daki topluluklara seramik su arıtıcıları sağlıyor. Bu filtreler, güvenli içme suyu sağlayarak ve iç mekanlarda odun yakılmasından kaynaklanan hava kirliliğini azaltarak ülkede halk sağlığını iyileştirmeye katkıda bulunuyor ve evlerin yakıt maliyetlerini düşürürken Kamboçya’nın savunmasız ormanları üzerindeki baskıyı azaltmaya da yardımcı oluyor. Markanın bu sürdürülebilir duruşu koleksiyona da yansıyor. Koleksiyondaki stillerin yüzde 75’inden fazlası, yüzde 100 organik pamuklu, geri dönüştürülmüş malzemeler, kaz tüyü alternatifleri ve düşük çevresel etkili denim gibi daha sürdürülebilir şekilde tedarik edilen unsurlar içeriyor. Tommy Hilfiger’in 2020 İlkbahar-Yaz defilesiyle altını çizdiği değerler bununla da sınırlı kalmıyor. Koleksiyon ile defile harika stilin cinsiyet, yaş, etnik köken ve vücut tipi gibi tüm sınırları ortadan kaldırdığını ifade eden “Herkese Uygun Stil” felsefesiyle dikkatleri üstüne çekiyor. İsterseniz tüm detayları bir de Londra’da bir araya geldiğimiz markanın kurucusu Tommy Hilfiger’in kendisinden dinleyelim. 

On yılık bir dönemi geride bırakıyor ve moda dünyasının gündemini meşgul eden birçok önemli manşetle birlikte 2020’li yıllara giriş yapıyoruz. Önümüzdeki on yıllık dönem için hayalleriniz, hedefleriniz, düşünceleriniz nedir?

Gelişmeye devam etmek ama aynı zamanda yeni bir şey yaparak eskisini yıkan olmak istiyoruz. Ayrıca her zaman amaca yönelik işler yapmaya devam etmek ve kullanışlı olmak istiyoruz. Tabi bunları başarmak için de elimizdeki ürünün her zaman daha iyi olması adına çalışıyoruz. Nasıl daha kaliteli, daha yeni ve heyecan verici olabiliriz onu düşünüyoruz. Yeni kumaşlar, materyaller peşindeyiz sürekli. Bir yandan ürünlerimizi geliştirmeye çalışırken bir yandan da onları nasıl pazarlarız onu da araştırıyoruz. Dönemler değiştikçe pazarlama şekilleri de değişiyor. Bunu önden görmek ve hızlıca uygulamak gerekiyor. Şu anda “See Now, Buy Now” konsepti çok başarılı gidiyor ancak ileride onun yerini ne alacak daha bilmiyoruz. Ama emin olun ne gelecek onu ilk keşfeden ve uygulayan biz olmak en amacımız.

Dijital dönüşümün moda dünyasındaki bu değişimler üstündeki etkisi göz ardı edilemez. Siz de Tommy Hilfiger olarak teknolojiyi yakından takip edenler öncü markalardan birisiniz. 

Bünyemizdeki tüm markalara baktığınızda hepsinde hiç tereddüt etmeden modayı; dijital dünya, sosyal medya ve teknolojiyle bir araya getiriyoruz. Bu anlamda birçok markadan birkaç adım öndeyiz ve hep bu şekilde kalmak istiyoruz. Sürekli gelecekte bizleri yeni ne bekliyor onu araştırıyoruz. Bu anlamda arttırılmış gerçeklik bizlere çok yardımcı oluyor. Onların ileride nelere para harcayacağını, nerelerde alışveriş yapacağını, arzularının ne olduğunu keşfedebiliyoruz. AI, bir nevi sihirli küreye sahip olmak gibi...

1b403b6ceb401425d72b4f899bc0387a-jpg..jpg
003a16f6daacf243932585b0cd37666e-jpg..jpg
380998cbaf98a8ff5f8dcacae0aa35a9-jpg..jpg
accc56f27a7b52aaf8832e43d601c136-jpg..jpg

Teknolojik girişimlerin daha yenilikçi ve tabii ki sürdürülebilir materyallerin gelişmesindeki etkisi nedir?

Söz konusu yenilikçi materyaller olduğunda ne yazık ki dış kaynaklara bağımlı bir konumdayız. Onların araştırıp keşfettikleri materyallerine satın alarak üretimde kullanıyoruz. Ancak tabii ki teknolojinin bu yeni araştırmalarda etkisi bulunuyor. Örneğin, bundan beş yıl önce denim yıkarken çok fazla su sarf ettiğimizi fark ettik. Şimdi su kullanmadan denim kumaşları yıkıyor ve milyonlarca galon boşa harcanmış suyun toprağa ya da suya dökülmesini engelliyoruz. Türkiye’deki üreticimiz bile denim yıkarken su yerine satın aldığımız bu yeni teknolojik lazer teknolojisini kullanıyor. Ayrıca bazı tasarımlarımızda atık plastikten hazırlanan yenilikçi materyaller ile yüzde 100 organik pamuk kullanıyor, ambalaj tasarımlarında ise plastikten uzak durarak geri dönüştürülebilir malzemelere yönelmeye özen gösteriyoruz.

Son zamanlarda moda dünyasındaki en önemli gündemlerden biri “sürdürülebilir olmak”. Hatta bu bağlamda G7 zirvesinde sizin de üye olduğunuz Fashion Pact adlı bir moda paktı hazırlandı. Uzun bir süredir var olan bir sorun olmasına rağmen neden şimdi atağa geçildi? Ne değişti?

Bildiğimiz bir şey var ki; tekstil sektörü dünyayı en fazla kirleten sektörler arasında ilk sırada yer alıyor. Kullanılan boyaların atıkları ekolojik dengeyi bozarken kumaşlar ve atıkları ise toprağın ve çevredeki suların kirlenmesine neden oluyor. Bu nedenle sektör olarak dünyayı temizlemek, atıkları azaltma ve daha sürdürülebilir olmak adına neler yapılabileceğini keşfetmek adına özel bir girişim hareketinde bulunduk. Bu amaçla bünyemizde “upcycling” de yapmaya başladık. Genelde hep geri dönüşümden konuşuruz ancak sürdürülebilir olmak adına ileri dönüşüm üstüne girişimlerde bulunmak da oldukça önemli. İleri dönüşümde amaç elinizde hali hazırda bulunan materyalleri yenileyerek ya da değiştirerek yeniden kullanabilmek. Tommy Hilfiger olarak boşa harcanmış materyaller çöpe atılacağını, özel bir alanda depolanarak ihtiyaçları olanlar için kaynak oluşturuyoruz. Ayrıca bizim için ürünlerimizin 360 derecelik bir dönüşümde olması çok önemli. Dünyanın farklı noktalarından vintage Tommy Hilfiger tasarımlarını toplayarak onları onarıp, temizleyip yeniden satışa sunuyoruz. Ya da iki sezon önce satın aldığınız Tommy Hilfiger tasarımını artık giymek istemiyor ve yeni bir şey satın almak istiyorsunuz, işte biz o ürünü sizden küçük bir ücret karşılığında geri alarak tüketicilerin de bu dönüşüme destek olmasına yardımcı oluyoruz.

Event_Atmosphere05-jpg.jpg

Bildiğim kadarıyla 2020 İlkbahar-Yaz defilesi de karbon-nötr bir duruşa sahip. Bir yandan ses getirecek deneyimsel bir defile hazırlamak, bir yandan da bu defilenin çevreye karşı duyarlı olmasına sağlamak zor değil mi?

Yaptığımız çok kolay değil. Bir yandan tüketicilere unutulmaz bir deneyim yaşatmak istiyoruz, diğer yandan da gerçekleştirdiğimiz defilenin karbon izi bırakmamasına özen gösteriyoruz. Çok emek gerektiriyor aynı zamanda çok da para... Özellikle de deneyim yaşatma kısmı. Modellerin belli bir rutinde yukarı aşağı doğru podyumda yürüdüğü defilelerin dönemi bence sona erdi. Çok sıkıcı. Ayrıca o tip defilelerde bulunmanın da bir anlamı kalmıyor. Zaten akıllı telefonlarımızda anında tüm look’ları görebiliyoruz. İnsanlarda defileye gitme arzusu yaratmak adına farklı bir deneyim sunmamız gerekiyor. Z nesli, millennial’lar anında memnuniyet istiyorlar. Görmek ve altı ay beklemeden anında o akşam ya da yarın giymek istiyor. Bence biz onlara istediklerini vermeyi başardık. Tabii ki kolay olmadı. Bu sistemin dışına çıkmak adına 12 aylık moda takvimine göz atıp tüm işleyişi değiştirmek gerekti. Ancak gündemde kalmak adına öncü olmak ve yeni nesil tüketicilerin isteklerini dinleyerek onların ihtiyacını karşılamak oldukça önemli. 

Şu sıralar moda dünyasının gündemini meşgul eden bir diğer başlık ise demokratikleşme. TOMMYNOW defilesinin felsefesi de “Herkese uygun bir stil”. Bu felsefeden biraz bahsedebilir misiniz?

Bundan 35 yıl önce ben moda dünyasına giriş yaptığımda çok demokrat ve kapsamlı bir sektördü. O zamanlar açtığım mağazalara “People’s place/İnsanların yeri” derdim. O zamanlar tek bir amacım vardı herkesin benim tasarımlarıma ulaşmasını sağlamaktı. Fiyatların ulaşılabilir, tasarımların da kullanışlı olmasından dolayı da çok geniş bir müşteri portföyü yaratmayı başarmıştım. 80’lerin sonu 90’ların başında gerçekleştirdiğim defilelerde de seçtiğimiz modellerle çeşitliliğin her zaman altını çizmeye özen gösterdik. Şimdi ise çeşitlilik çok daha üst noktalara ulaştı. Tommy Now defilesinde farklı geçmişlere sahip her yaştan, bedenden, cilt tipi ve renginden modellere yer veriyoruz. Ayrıca koleksiyonlarımızda cinsiyetsiz ya da uniseks tasarımlara yoğunlaşıyor ve özel ihtiyaçları olan bireyler için Tommy Adaptive adında bir koleksiyon hazırlıyoruz. 

Sizce süpermodel dönemi bitiyor mu?

Evet, tabii ki yok olmaya başladı. Bella, Gigi, Kendall gibi günümüzde birkaç isim var bu terimi başarıyla temsil eden ancak bence onlar birer modelden çok, influencer’lar. 

Günümüz tüketicileri de alışılandan çok daha farklı davranışlar sergiliyor. Özellikle de millennial nesli. Bu anlamda gündemde kalmak adına neler yapmak gerekiyor?

Onları dinlemeli ve onlardan yeni şeyler öğrenmelisiniz. Onların size önderlik yapmasına izin vermelisiniz. Şu anda “Hayır, biz bu şekilde ilerleyeceğiz çünkü hep bu yolu tercih ettik.” demenin zamanı değil. Yeni nesil ile birlikte hepimizin raydan çıkması ve modanın yanı sıra farklı alanlarda da adından söz ettirmesi gerekiyor. 

Yardım kampanyalarına destek olmak gibi mi?

Moda bir yaşam biçimi. Bir moda markan olduğu zaman modanın ötesinde bir şeyler yapma ve fark yaratma fırsatı da beraberinde geliyor. Özellikle bizlerle aynı olanaklara sahip olmayan ülkeler konusunda. Örneğin; geçtiğimiz aylarda Bangladeş’teki büyük fabrika kampüslerinde marketler açmaya hazırlanan bir start-up firmasına yatırım yaptık. Amacımız ise para kazanmaktan öte fabrika çalışanlarının hayat kalitesini arttırmak. Çünkü bu fabrikaların çoğunda kadın işçiler çalışıyor ve çoğu evde yemek pişirmek için kampüs dışındaki marketlere gidip alışveriş yapacak vakti bulamıyor. Ayrıca belli bir miktarın üstünde para harcadıklarında bedava sağlık sigortası hakkında sahip oluyorlar. Bu nedenle marketleri kampüs içerisine taşıyarak onların para harcaması da sağlanıyor. Tüm bunların yanı sıra çocuklarını bırakabilecekleri özel kreşler de yaratmaya çalışıyoruz. Tommy Hilfiger gibi büyük bir marka olduğunda, elindeki fırsatları bu tip yardımlar için kullanmazsan büyük olmanın ne anlamı var.20. yüzyılda bir moda markasının tek bir amacı vardı: Yılda iki farklı koleksiyon hazırlamak. Şimdi ise yılda ortalama dört ana koleksiyon ve birçok kapsül koleksiyon hazırlanıyor. Ayrıca bunlara ek olarak moda markaları bir

5d41db98a7c56512624e8679311ffb65-jpg..jpg
4117c7e5e81d46292f65913e04448285-jpg..jpg
e20c9abb5388e8bf27b5287c3381b082-jpg..jpg
Erin_OConnor_004-JPG.jpg

influencer, içerik üreticisi hatta yardım kuruluşu olarak da adından söz ettiriyor. Sanki yaptığınız işe her geçen gün daha fazla anlam yükleniyor gibi. 

Ayrıca kendi iletişim ağlarımıza da sahibiz. Youtube, Facebook, Instagram hatta Tiktok gibi üketiciyle iletişime geçtiğimiz, onlarla konuştuğumuz birçok farklı kanalımız var. Ancak bence günümüzde bir moda markanın en önemli yanı modanın ötesinde de tüketicilerin ihtiyacı olan tasarımlara imza atmak. Örneğin, elektronik aksesuarlar. Müzik dinlemeyi, video oyunları oynamayı ya da akıllı telefonlarından dizi izleyen gençlerin de dikkatini çekmek gerekiyor. Bu amaçla Tommy Hilfiger bünyesinde kulaklık, earbuds, hoparlör, kendi mikrofonu olan gözlükler gibi çok özel aksesuarlar geliştirdik. 

Dört sezonun ardından yeniden TOMMYNOW için Londra’dasınız. Yolunuz bu şehre yeniden nasıl düştü?

Lewis Hamilton’un evi. Tabii ki biz de Londra’yı çok seviyoruz. İngiltere’de satışlarımız çok iyi gidiyor. Bizim için her geçen gün daha da büyüyen bir sektör.

Peki, 2020 İlkbahar-Yaz koleksiyonundan biraz bahsedebilir misiniz?

Bu sezonun iki farklı dikkat çeken özelliği bulunuyor. Bunlardan ilki moda dünyasında ilk kez üçlü bir işbirliği yapılmış olması. Lewis Hamilton, H.E.R ve ben tüm vücut tiplerine uygun tasarımları kapsül bir koleksiyonda bir araya getirdik. İkincisi ise sürdürülebilir olması. TommyxLewis koleksiyonunun yüzde 75’inden fazla geri dönüştürülmüş ve yüzde 100 organik materyallerden oluşuyor. 

Tags

Tavsiye edilen içerikler