Orkestra şefine methiye
İspanyol kültürü ve mirası bugüne kadar birçok güçlü ismi, geleceğe ilham veren birçok sanatçıyı dünyaya armağan etti. Efsanevi moda fotoğrafçısı Cecil Beaton’ın, “Eğer Dior, tasarımlarındaki ince ayrıntılar, duyarlılık, şıklık ve güncelliğiyle moda dünyasının Antoine Watteau’su olarak anılıyorsa; Balenciaga da Picasso’sudur… Tıpkı ünlü ressam gibi modern olmak için yaptığı tüm çalışmalara rağmen hiçbir zaman gelenekselliğe ve klasikliğe karşı olan saygısını yitirmedi” diyerek tanımladığı, 20. yüzyılın en etkili moda tasarımcılarından olan Cristóbal Balenciaga, olağandışı desen ve kesimleri, cüretkar siluetleri ile bu mirasın en önemli simalarından.
Şimdi, hem onun hem de 100 yılı geride bırakan modaevinin onuruna bu ay moda dünyası için çok anlamlı bir sergi açılıyor. Victoria & Albert Müzesi’nin ev sahipliği yaptığı Balenciaga: Shaping Fashion’da tasarımcının moda dünyasını şekillendiren koleksiyonlarından önemli parçaları görmek mümkün. Kendisine ait eskizlerin, modaevinin geçmişinden fotoğrafların ve kumaş numunelerinin de görüleceği sergi, ziyaretçilerini zamanda yolculuğa çıkarmaya hazırlanıyor. 27 Mayıs’ta başlayacak Balenciaga: Shaping Fashion öncesinde, Cristóbal Balenciaga kimdir, hakkında neleri bilmeliyiz; sizler için listeledik.
1 1895 yılında İspanya’da doğan Cristóbal Balenciaga, kariyerine 12 yaşında bir terzinin yanında başladı. Kısa süre içinde yeteneğini kanıtlayan Balenciaga’yı, zamanın ünlü asillerinden Markiz Casa Torres işe alarak, terzilikte kendini geliştirmesi amacıyla Madrid’e gönderdi.
2 Onun tasarımlarını tek bir kelimeyle özetlememiz gerekseydi, seçimimiz şüphesiz “mükemmeliyetçilik” olurdu. Ünlü tasarımcıya göre kumaş seçiminden renge ve kesime kadar her şey mükemmel olmalıydı. Kariyeri boyunca da atölyesinden çıkan her şey tamamen kusursuzluk hissi taşıdı.
3 Dönemin moda kavramını alt üst eden Coco Chanel, onun için, “Balenciaga, Haute Couture’ün asıl anlamını en iyi bilen kişi. Sadece o terzilik ile tasarımı bir araya getirmeyi başarıyor, diğerleri ancak birer moda tasarımcısı” yorumunda bulunurken; modanın bir diğer dev ismi Christian Dior, “Balenciaga olmasaydı, ben Dior olamazdım” açıklamasını yapmış ve, “Haute Couture dünyası bir orkestrayı andırıyor. Balenciaga şef, biz diğer modacı tasarımcıları ise müzisyenleriz. Hepimiz onun verdiği talimatları uygulamaya çalışıyoruz” demişti.
4 Balenciaga, koleksiyonlarını hazırlarken kendisi gibi İspanyol olan ressamlardan etkileniyordu. Bundandır ki, tasarımlarında gölge ve ışığın ayrılmaz bir ikili olmasının yarattığı kusursuz uyumu görüyoruz. Siyaha düşkünlüğünün sebebi de aynıydı.
5 Moda dünyasındaki “Az, çoktur” felsefesini ve minimalist anlayışı, “Zarafet bazen yok olmaktır” diyen Cristóbal Balenciga’ya borçluyuz.
6 Haute Couture’ün yükselişe geçtiği 50’li yıllarda, bir couture tasarımcısının terzilik yeteneğinin yanı sıra iyi bir mimar, heykeltıraş ve filozof da olması gerektiğine inanan Balenciaga, giyilebilir ve kullanışlı tasarımlara imza atıyordu. Ayrıca renk seçiminde bilimsel davranmayı tercih ediyordu. Kullanacağı renkleri, aralarındaki fiziksel ve görsel uyuma göre seçiyordu. Ortaya çıkan renk kombinasyonları ise oldukça şaşırtıcıydı: Zencefil ile şişe yeşili, boyanmamış gri ile granit gri, siyah ile kırmızımsı bir kahverengi tonu gibi.
7 Son derece sadık müşterileri vardı. Öyle ki, sadece Balenciaga giyen Mona von Bismarck, modaevi kapandığında en sevdiği tasarımcısının kaybının yasını tutarak, kendini üç gün otel odasına kilitledi.
8 İspanyol tasarımcı, farklı bir feminen zarafet anlayışına sahipti. Şık olabilmek için ideal vücuda sahip olmak gerekmediğini sık sık dile getirirdi.
9 Balenciaga’nın çıkış noktası her zaman kumaş olmuştu. Tasarım yaparken öncelikli amacı kumaşa saygı göstermekti. Örneğin o zamanlar sadece dini günlerde ya da yatak odasında tercih edilen bir kumaş olan dantel ile günlük hayatta dikkat çekecek elbiselere imza attı. Üstelik pembe ve kahverengi gibi şaşırtıcı renk kombinasyonlarıyla.
10 30 yıllık kariyeri boyunca her zaman gereksiz ayrıntılardan uzak durmaya çalışan tasarımcı, sade formlara sahip, heykel niteliğinde tasarımlar yarattı. Fransız Haute Couture işçiliğini, İngiliz terziliğini, İspanyol renkliliğini ve tarihini koleksiyonlarında bir araya getirdi. Kadife, dantel, tül, ipekli damasko, hareli ipek, lame ve saten kumaşlar ön plana çıkarken, formlar sık sık değişiyordu.
11 Tasarımcının her defilesinde mutlaka baştan aşağı kendisinin elinden çıkmış bir görünüm olur, ancak bunun hangisi olduğu hiçbir zaman açıklanmazdı.
12 Balenciaga sadece yaptığı tasarımlarla değil, tasarımlarına uyguladığı terzilik tekniğiyle de 40’lı yıllarda yepyeni bir dönemin başlamasını sağladı. İsviçre’nin önde gelen kumaş fabrikalarından Abraham’ın da desteğiyle 60’lı yıllarda piyasaya çıkardığı ipek elbiseler, plili etek-ceket takımlar, drapeli gece elbiseleri ve kimonuyu andıran tunikler ile Balenciaga, meslek hayatının son günlerinde de adından söz ettirecek tasarımlara imza attı.
13 Moda dünyasının unutulmaz editörlerinden Diane Vreeland onun elbiseleri hakkında, “Balenciaga’dan sonra bir daha kimse o kadar etkileyici, şık ve yaratıcı gece elbiselerine imza atamadı. Onun tasarımlarından birini giydiğinizde, katıldığınız davette sizden başka kimse dikkat çekemezdi” açıklamasını yapmaktan hiç çekinmemişti.
14 Balenciaga; Oscar de la Renta, André Courrèges, Emanuel Ungaro, Mila Schön ve Hubert de Givenchy gibi birçok isme ilham kaynağı oldu.
15 Efsanevi tasarımcı, 74 yaşına girdiğinde kariyerini sonlandırıp, emeklilik kararı aldı ve Paris, Barselona ve Madrid’deki butiklerini kapattı. Emeklilik yıllarını geçirmek için İspanya’ya dönen Balenciaga, 1972 yılında, arkasında daha uzun yıllar konuşulacak eşsiz tasarımlar bırakarak hayata gözlerini yumdu.