LIFESTYLE

#LOfficielFriends: Michel Haddi

Michel Haddi: kendimi 1500’lü yıllarda dünyayı dolaşıp Doğu ile Batı arasında neler olup bittiğini anlamaya çalışan seyyahlar gibi hissediyorum.
evening dress fashion clothing robe gown apparel person human door

#LOfficielFriends'in sıradaki konuğu, kadrajında David Bowie ve Kate Moss gibi önemli isimlere yer vermiş ikonik fotoğrafçı Michel Haddi.

 

Doğrudan yepyeni kitabın Legends (Efsaneler) hakkında konuşmadan önce senden bahsetmek istiyorum biraz. Londra’da yaşıyorsun ama aslen Paris doğumlusun. Paris’ten Londra’ya uzanan yolculuğunu anlatır mısın biraz?

Kendimi 1500’lü yıllarda dünyayı dolaşıp Doğu ile Batı arasında neler olup bittiğini anlamaya çalışan seyyahlar gibi hissediyorum aslında. Baba tarafından Fransız kültürüne sahibim. Fas/Cezayir asıllı annem ve Türk olan büyük annem sayesinde de Doğu kültürünün de içindeyim. Gençken savaş muhabiri olmak istiyordum ama daha çocukken gördüğüm bir moda dergisi kapağı bana bambaşka kapılar açtı. Helmut Newton imzalı bu kapağı görür görmez kendime bir fotoğraf makinası aldım. Çok iyi bir öğrenci değildim ama harika bir hayalperesttim. Okuldan sonra bir otelin kapısında çalışırken tatil için sevgilisiyle Paris’e gelen fotoğrafçı Ben Lee ile tanıştım. İşlerimi gördükten sonra asistanlık işi teklif etmesiyle de 1979 yılında Londra maceram başlamış oldu. 1984’ten sonra da Vogue, Interview, Lui gibi dergilerde düzenli olarak çalışmalarım yayınlanmaya başladı.

 

Sen daha internet ya da sosyal medya yokken bile moda filmleri çekiyordun. Peki film çalışmaları nasıl başladı?

Doksanların hemen başında New York’tan bir telefon aldım. Herb Ritts gibi pek çok büyük ismin de menajeri olan Marysa Maslansky beni arayıp Amerika’ya gelmemi istedi. Bu dönemde Bloomingdale’s mağazalarının kampanyası için Kate Moss’u çektiğimde birde film yaptık. Bu film mağazanın Amerika’nın dört yanındaki tüm şubelerinin vitrinlerinde gösterildi. Böylece ilk filmimi de çekmiş oldum. 1994 yılında Los Angeles’tayken Andy Warhol’un pek çok videosunda da yer alan ve International Velvet adıyla meşhur olan Susan Bottomly ile bir film çektim. Bu video Paris’te yayınlandığında ilk moda filmlerinden biri olarak tarihe geçmiş oldu.

Amerika’daki uzun ve başarılı dönemden sonra yine Avrupa’ya, Londra’ya döndün.

Evet, o dönemde iki oğlum olmuştu ama Londra’dalardı. Önümde iki seçenek vardı: Ya çok büyük başarılara imza atacak ve daha da zengin olacaktım; ya da oğullarıma daha iyi babalık yapacaktım. Ben ikincisini seçtim ve Avrupa’ya döndüm.

 

Sen seyahatlerde ve yaratıcılıkta belirli bir duygusallık bulabilen bir sanatçısın. Peki bu evlere hapsolunan zamanlarda ilhamını nasıl ve nereden buluyorsun?

Dürüst olmam gerekirse bu yaşıma değin Fransa’da, Tayland’da, Mısır’da ve daha pek çok farklı yerde hastaneye o kadar çok kez yatırıldım ki artık sanırım bu tip şeylere karşı dayanıklı bir hale geldim ben! Bir defasında uzun bir süre yatakta felçli olarak kaldım. O dönemde de madem fotoğraf çekemeyeceğim yazar olurum ben de diyerek yatağımdan yazı yazmaya başladım. Tıpkı bunun gibi ben de bu seneyi mesela yeni bir kitap üzerinde çalışmaya ayırdım. Seneye bunun ürünü olarak sadece çiçek fotoğraflarımdan oluşan enteresan bir kitap çıkacak ve benim bu enteresan seneye dair olan duygularımı yansıtacak.

Her şey yeniden normalde döndüğünde inşallah seni İstanbul’da ağırlayabiliriz…

İnşallah! En son beş yıl önce oradaydım. İstanbul’a bayılıyorum! Dediğim gibi ailemden dolayı İstanbul benim kültürümün de bir parçası. Türkiye gibi harika mutfağı olan bir ülke zaten asla kötü olamaz!

Bizim son görüşmemiz dokuz ay önce hemen pandemi öncesi Londra’da olmuştu. Bana ilk kez kitaptan o zaman bahsetmiştin ama nihayet piyasaya çıktı. Kitabın, tıpkı ismi gibi efsanevi ünlülerle dolu! Biraz da şimdi kitaptan bahsedelim.

Bir kaç sene önce Los Angeles’taki depomda neler var neler yok bakmaya karar verdim. Açtığım kutulardaki fotoğrafları görünce kendi kendime ilk fotoğrafa başladığı 1979 yılından bugüne dek çektiğim işleri retrospektif olarak düzenleyeyim dedim. Farklı ülkeler, şehirler, dönemler, dergiler, oyuncular, modeller, şarkıcılar… Sonra bu düzenleme bir kitap fikrine evrildi ve 400 küsur sayfaya ulaştı. Kitaptaki işler kronolojik bir sıra izlemiyorlar. Seneler içinde benzer ruh ve duruşu sergileyen fotoğraflara göre bir düzenleme ve sıralama yaptık. Elbette tüm isimler ya da çalışmalar yok bu kitapta. O yüzden şimdi bir de sadece ünlüleri çektiğim polaroidlerden oluşan yeni bir projeyi hazırlıyorum. Ayrıca seneler önce bir Fransız dergisi için Cannes festivali esnasında 10 günde 150 kişinin stüdyoda fotoğraflarını çekmiştim. İleride o da bir kitaba dönüşebilir.

Peki son soru olarak neden kitabın ön ve arka kapaklarında Kate Moss ile David Bowie var diye sorayım sana…

Çünkü ben ikisinin çok benzer kişiler oldularını düşünüyorum da ondan. İkisi de İngiliz, ikisi de birer ikon, ikisi de çok güzel insanlar ve ikisi de özgürlük sembolü. Ayrıca Kate ve Bowie gerçekten de çok iyi dostlar. Efsane kavramını ve hayatımın en önemli bölümünü borçlu olduğum Britanya’yı en iyi anlatan kişilerin onlar olduklarını düşünüyorum..

1 / 2

Tags

Tavsiye edilen içerikler