LIFESTYLE

#LOfficielFriends: Ariana Papademetropoulos

Ariana Papademetropoulos: Dünyanın nicelikten çok derinliğe ve niteliğe ihtiyacı var!
person human finger

#LOfficielFriends’in yeni konuğuyla tanışıyoruz; Ariana Papademetropoulos. “Üretmeden, hislerimi sanata dönüştürmeden geçen tek bir anımı bile hatırlamıyorum. Çocukluğumdan bu yana yaptığım tek şey bu; kendime duygularımı ve düşüncelerimi ifade edebileceğim alanlar yaratmak.” Sanatçı olmaya karar vermeden önce ne yapıyordun, diye sorduğumuzda, böyle cevap veriyor 29 yaşındaki ressam, sanatçı Ariana Papademetropoulos ve ekliyor: "Sanat benim için bir seçim olmadı. Her zaman varlığımın doğal bir uzantısıydı."

Birçoğumuz Ariana Papademetropoulos’u Gucci Mémoire d'une Odeur parfümünün kampanya yüzü ve Gucci Beauty’nin ilham perisi olarak tanıyoruz. Klişeleri alt üst eden ve moda endüstrisinin güzellik hakkındaki sabit fikirlerini yeniden tanımlayan eşsiz yüzünün ardında sanatıyla yarattığı gizemli bir düşler diyarı var. Öyle ki tablolarına baktıkça kendinizi bir hayal aleminde hissediyorsunuz. Tıpkı Gucci Kreatif Direktörü Alessandro Michele’nin moda aracılığıyla kurduğu hayaller gibi. Konuştukları ortak dil romantik ve imgesel olunca, aralarındaki yakın dostluğu ve birlikte gerçekleştirdikleri projeleri daha iyi anlıyorsunuz.

02720020.jpg

Yarattığın her tabloda, gerçekliği ve mitolojiyi yeni bir evrende birleştiren farklı dünyaların paralellerini görüyoruz. Bu ütopyayı yaratmak için nelerden ilham alıyorsun?

Her şeyden önce kendi hayatımın küratörlüğünü yapıyorum. Her anımdan bir sergi yaratacakmış gibi yaşıyorum. Yatak odamda, banyomda, arkadaşlarımla, izlediğim filmlerle, gezip gördüğüm yerlerle… Hepsi bu serginin bir parçası. Güzellik ve sihir her yerde. Görebilmek için odaklanmak gerekiyor. Gerçek ya da gerçeklik dediğimiz kavramların değişken olduklarını ve geçmişten gelen mitolojiler veya fantastik hikayeler kadar da mistik olabileceklerine inanıyorum. Her şey bakış açımızla alakalı. Tablolarımda paralel dünyaları resmederek, tam da bu algı çeşitliliğinden bahsediyorum.

 

Yarı Yunan, yarı Arjantinlisin. Los Angeles'ta yaşıyorsun. Geçen yıl Atina'nın en etkili galerisi The Breeder'da düzenlenen kişisel sergini bir arp solosu ve Milos Adası’nın plajlarında yatakta süzüldüğün etkileyici bir video çalışmasıyla sundun. Farklı kültürleri sanatında buluşturuyorsun...

Çocukluğumda bütün yazlarımı Yunanistan'da geçirdim, hala öyle. Basit bir ada hayatına sahip olmak Los Angeles'taki hayatımı dengelemek adına çok önemliydi. Dengem şaştığında yine Yunanistan’a kaçıyorum. Los Angeles, var olan her şeyi unutmanın kolay olduğu bir şehir, kolayca uçup giden bir balon. Hayatımdaki farklılıkları, tezatlığı sanatla süzüyorum. Bir yanda mistik basitlik, diğer yanda hayal ürünü bir yanılsama. Bahsettiğin çeşitlilik aslında DNA’mda gizli!

Dün gibi hatırlıyorum. Seninle Breeder galerisindeki serginde tanışmıştık. Üzerinde beyaz Gucci bir bluz ve uzun pembe bir etek vardı. Yanılmıyorsam 2019 Pre-Fall koleksiyonundandı. Tablolarından birinde, senin daha önce hiç fark etmediğin bir kafa şekli dikkatimi çekmişti. Sana gösterdiğimde çok şaşırmıştın. Sence bir serginin en iyi kısmı nedir? İnsanlar, kimi benim gibi tuhaf detaylarla, eserlerine ulaştığında nasıl hissediyorsun?

İnsanların imzamı taşıyan tablolarda benim göremediğim detayları görüp fark etmeleri çok hoşuma gidiyor. Senin kafa olarak algıladığın şeyin bilimsel bir terimi var aslında: Pareidolia, yani bir şeyi, gerçekte olmadığı bir diğer şeye benzetmek. Kendimizi tanıma ve her şeyi kişileştirme arzumuzdan geliyor. Ben tablolarımda herkesin kendi deneyimini yaşaması için boş bir alan bırakmayı seviyorum. Soru sordurmak istiyorum. Anlatmak istediğim karanlık mı, ışık mı, fantezi mi, gerçeklik mi, yanılsama mı yoksa hayal kırıklığı mı, dışarısı mı veya içerisi mi? Bir serginin ya da tablonun, her bir kişi için katmanları olduğunda başarılı olabileceğine ve onunla zaman geçirildiğinde daha da gelişebileceğine inanıyorum. Sanat böyle hayat buluyor. Bir tablo formunun ötesine geçerek canlı bir duygu veya düşünceye dönüşüyor.

 

Londra’daki Soft Opening Gallery’den Los Angeles’taki Underground Museum’a, dünyanın birçok yerinde sergi düzenledin. Sırada neler var?

COVID-19 ile her şey zamanlama açısından havada kalıyor. Resim yapmaya devam ediyorum. Yakın zamanda mobilya tasarlamaya da başlayacağım. 2021’in Şubat ayında yine Londra, Soft Opening’de ve Haziran'da St. Moritz, Vito Schnabel Gallery’de iki tane sergi düzenleyeceğim.

1 / 3
© Ariana Papademetropoulos; Courtesy the artist and Vito Schnabel Projects
© Ariana Papademetropoulos; Courtesy the artist and Vito Schnabel Projects
© Ariana Papademetropoulos; Courtesy the artist and Vito Schnabel Projects

COVID-19 salgını her birimizi ayrı ayrı etkiledi. Fakat bu pandeminin özellikle kültür ve sanat dünyasına büyük bir darbe vurduğunu söyleyebiliriz. Sence sanatçılar bu karanlık zamanlarda ayakta durmayı nasıl başarabilir? Kültür ve sanat küllerinden yeniden doğabilecek mi?

Yaşadığımız pandeminin gelecekte sanata olumlu bir etkisi olacağını düşünüyorum. COVID-19’dan önce dünyada birçok sanat fuarı, anlamını yitirmiş etkinlikler ve çoğu zaman içi boşaltılmış bir sanat algısı vardı. Sanat sosyal buluşmalar için kullanılan bir kılıfa dönüşmüştü adeta. Bence bundan sonra dünya nicelikten çok derinliğe ve niteliğe ihtiyaç duyacak. İnsanoğlunun üstün adaptasyon yeteneği tartışılmaz. Bizler özümüzde güzel ve meraklı yaratıklarız. Üretmek, çalışmak ve gelişmek için yeni yollar bulacağız elbet.

 

2019'da Gucci’nin Mémoire d'une Odeur parfümünün kampanya yüzü oldun. Kampanya filminde seni bir Ana Tanrıça gibi Harry Styles ile birlikte Montecalvello Kalesi'nde koşarken görür görmez, bu proje için mükemmel bir seçim olduğunu düşündük. Senin açından nasıl bir deneyimdi?

Bir peri masalından fırlamış gibiydim! En iyi arkadaşım Zumi (Rosow) ile tarihi bir kalenin etrafında koştuğumuz anları düşününce hayal gibi geliyor hala. Projede yer alan herkesle bir aile kadar yakınız, iyi arkadaşlarım oldular. Hayattaki en güzel anılarımdan biriydi, asla unutmayacağım.

Sadece parfüm kampanyasında değil, İtalyan modaevinin yeni kozmetik serisi Gucci Beauty için gerçekleştirdiğin iş birliğiyle de Gucci'nin güzellik ilham perisisin. Peki senin tanımınla güzellik nedir?

Benim için güzellik eşsiz ama aynı zamanda çok klasik bir şey. Güzelliğin psikolojimiz üzerindeki etkisini ve ona nasıl bu kadar hayran kalıp mıhlandığımızı düşününce, kavramsal olarak daha da büyüleniyorum. Gizemli bir şey güzellik. Yalnızca simetriden ve kusursuzluktan ibaret olamayacak kadar gizemli. Hatta bana kalırsa kusurları ve bazı ilahi yönleri bile var!

Gucci Kreatif Direktörü Alessandro Michele gerek farklı moda bakış açısıyla, gerek ise topluma ve tüketicilere verdiği anlamlı mesajlarla kelimenin tam anlamıyla vizyoner bir tasarımcı. İkinizin de sanat anlamında pek çok ortak noktanız olduğunu görüyoruz. Michele’yle çalışmak sana nasıl hissettiriyor?

Alessandro (Michele) bir büyücü olabilir benim gözümde. Düşündüğü her şeyi hayata geçirebilen bir sihirbaz. Sınırsız, uçsuz bucaksız bir hayal gücü var. Bir insan bundan daha özel bir armağana sahip olabilir mi? Kendisiyle en ufak bir ortak noktam varsa, ne mutlu bana! Galiba ikimizin de hayatı farklılaştıran, gerçeküstü kılan ve alternatif bir evrene kapı aralayan insanlara ayrı bir zaafı var. Alessandro’yla çalışmaktan çok onur duyuyorum, bence bir lütuf.

 

Yakın zamanda, Gus Van Sant ve Alessandro Michele tarafından yönetilen Gucci’nin yeni koleksiyonunu tanıttığı, "Ouverture Of Something That Never Ended" isimli yedi bölümlük mini dizisinin beşinci bölümü "The Neighbors" ile çıktın karşımıza. Çiçeklerle dolu bir salıncakta resim yaparken izledik seni. Son olarak, bu deneyimi senden dinlemek istiyorum.

Alessandro’ya resim yapmak için Roma'ya taşınmak istediğimi söyledim. Bir ay sonra kendimi projenin çekimlerinde buldum. "Ouverture Of Something That Never Ended" gündelik güzelliğin ve basit anların nasıl şiirsel bir dille anlatılabileceğini gösteren bir çalışma. Moda sektörünün alışkın olduğu ihtişamlı dilden epey uzak. Bence, özellikle şu an, bu proje üzerinden gelecekte moda ve sanatın nasıl dönüşmesi gerektiğini yeniden düşünüp hep birlikte yön verebiliriz.

 

LOOKBOOK CREDITS 
Creative Director:
Alessandro Michele 
Art Director: Christopher Simmonds 
Photographer: Gus Van Sant 
Hair stylist: Alexandra Brownsell 
Make Up: Thomas De Kluyver

 

Tags

Tavsiye edilen içerikler