Paris Moda Haftası hız kesmeden devam ederken, gözler Pierpaolo Piccoli kreatif direktörlüğünde Valentino'ya çevrildi. 4 Mart akşamı, Türkiye saatiyle 19:00'da başlayacak defile için ajandalarınıza şimdiden not alın.

Paris’li öğrencilerin ayaklanmalarının 50. yıl dönümünde, Maria Grazia Chuiri bu devrimsel olaydan ilham alıyor. 60’lı yılların kroşe kazakları, patchwork kumaşları, okul formaları sonbahar-kış koleksiyonunu oluşturuyor. Dior’un imza parçası haline getirdiği transparan tül eteklere ise kilt yorumu getirerek daha punk bir hava kazandırıyor.

H&M içerisinde kendi tasarım ekibine sahip, özel bir sezon koleksiyonu olan H&M Studio, 2018 İlkbahar-Yaz defilesini Paris Moda Haftası kapsamında gerçekleştirdi. Japonya’nın şehirli zarafetinden ve kendine has minimalizminden ilham alan ve “See Now Buy Now” (Gördüğünü Al) konseptinin de yer aldığı İlkbahar/Yaz 2018 koleksiyonunda, net hatlara sahip silüetler, Japon yazı sisteminden ilham alan etkileyici soyut baskılar yer alıyor. Uçuşan kumaşlar ve iddialı trikolar ile minimal tasarım ve yumuşak tonların ahengi ise büyülüyordu.

Paris Moda Haftası’nın ilk defilesinde bizleri Marakeş’in souk’larına yani çarşılarına götürüyor. Arap ezgileri eşliğinde podyumda toprak tonlarındaki minimal tasarımlar ile süzülen modellerle birlikte Simon Porte Jacquemus erkek koleksiyonunda müjdesini verdi.

Önümüzdeki kış belirgin olan trend kalın büyük tokalı kemerler Marni podyumunda da yer aldı. Kontrast renklerin hakimiyetindeki koleksiyonda vinyl deri ceketler ön plandaydı.

Sicilya’nın gururu Dolce&Gabbana defilesinde podyum barok bir kilise cephesiyle süslenmiş modeller barok detayların bulunduğu tasarımlarla boy göstermişti. Dolce&Gabbana ikilisinin “Modaya Teslimiyet” ismini verdikleri koleksiyonun önemli olayı ise drone’larla poyumda boy gösteren çantalar oldu.

Paul Andrew, sonbahar-kış koleksiyonu için markanın daim müşterilerinden Katharine Hepburn’den ve The Crown dizisinde Vanessa Kirby’nin canlandırdığı Princess Margeret karakterinden ilham almış. Koleksiyonda bolca deri ve süet kullanılırken toprak tonları ağırlıktaydı.

Trençkotlar, takma yakalar, platformlu brogue ayakkabılar ile Versace kadınını daha bir minimal düşünmeniz mümkün. Fakat bunlara ek olarak punk tarzı ekoseler, barok tokalı kalın kemerler eklenince o Versace ihtişamı podyumda ki yerini alıyor.

Erkek modasından gelen Paul Surridge, terzilik işçiliğinin en ince detaylarını koleksiyonda sergiledi. Koleksiyon hakkında “Benim için sihir cazibedir, cazibe güvendir ve güven rahatlıktır. Rahat değilsen, kendine güvenmezsin.” yorumunda bulundu. Markanın imzası leopar deseni beyaz ve siyah renklerle koleksiyondaki yerini aldı.

Devetüyü rengi mantosuyla ünlü olan Max Mara, önümüzdeki kış sezonu bu klasiğe yenilerini ekliyor. Teddy bear mantolar, siyah deri trençkotlar, uzun militer mantolar koleksiyonun büyük kısmını oluşturuyor. Leopar deseni ise koleksiyonun ana teması.

Hayal dünyası uçsuz bucaksız olan tasarımcı Jeremy Scott, JFK’nin uzaylıların gerçek olduğunu iddia ettiği teoriden ilham aldı. Neon renklerden oluşan koleksiyon, podyumda Jacqueline Kennedy klonlarıyla buluştu.

Savaş sonrası dönemden aldığı ilhamla oluşturduğu koleksiyonla Alessandro Dell’Acqua defilesini askerlerin eve dönüşünü karşılayan bir geçit törenine çevirdi. Tasarımcı, maskülen tarza eklediği boncuk işlemelerle tasarımlarını feminenlik kazandırmış.

Şifon ve tüllerin egemenliğinde ki İtalyan marka Alberta Ferretti, sonbahar-kış defilesinde siyah kot kumaşa ve bolca deriye yer verdi. Altın detayların sıkça yer bulduğu tasarımlarda oversize kesim hakimdi. Gizemli bir hava yaratılan koleksiyonda koyu renkler kullanıldı.

Alessandro Michele'li Gucci, Milan'da gerçekleştirdiği gövde gösterisi, milyonların eleştirisini almış olsa da sanatsal yönü ve alt metni ağır bir defileydi. Kendi kafalarının replikalarını taşıyan modeller, ameliyathane görünümündeki podyumda donuk ve ruhsuz yürüyüşleri sayesinde, tasarımcının “Bizler, kendi hayatlarımızın Dr. Frankenstein'ıyız” cümlesine bir atıfta bulunduğunu anlıyoruz. Tasarımsal dil Alessandro Michele'den uzak gibi görünse bile detaylarda aslında hiç de uzaklaşmadığını anlıyoruz. Rusların Matruşka bebeklerinden esinlenilmiş baş örtüleri ile otantik halk kıyafetleri, 1980'ler İtalyan takım elbisesi, mücevherler ve zincirlerle bezenmiş 1920'lerin showgirl kostümleri, Pagoda şapkası, çin pijaması, Fair adası kazağı, İngiliz tüviti, İskoç ekosesi, altın deri ceket gibi parçaların tek ortak noktası heryerlerine işlenmiş ya da iliştirilmiş Gucci logosuydu. Gucci her yerde mesajı daha nasıl açıkça anlatılabilirdi ki...

Milano Moda Haftası'nda gerçekleşecek defile için, ajandanıza not alın. Canlı yayın burada!