Susuz güzellik dönemi başlıyor
Henüz ciddi boyutlarda nasıl büyük bir sorun olduğunu idrak edemeyenlerimiz olsa da, küresel iklim değişikliğinin 10 yıl içinde su kıtlığı yaşamamıza neden olacağına kesin gözüyle bakılıyor. Yani ilerleyen zamanlarda su, her elimizi attığımızda ulaşabileceğimiz bir kaynak değil, adeta lüks haline gelecek. Ancak bu gerçek, yine de önlemler almamamız gerektiğinin bir göstergesi değil. Aksine bu problemle daha da erken karşılaşmamamız adına büyük bir sorumluluğumuz…
Bizler daha bilinçli hale gelerek su tasarrufu yapmaya özen gösterirken, işin bir de üretim kısmı var. Yani pek çok sektörde gereksiz yere kullanılan su israfından bahsediyorum. Bunun farkında olan güzellik sektörü ise yavaş yavaş yeni bir düzene geçmeye çalışıyor. O da su kullanmadan bir güzellik rutini oluşturmaya yardımcı olmak.
Hem dermatolog hem de kendini ismini taşıyan markasının kurucusu Dr. Dennis Gross, zaman içinde yapılan çalışmalardan ötür su akışında metal ve mineral artışına dikkat çekerken, yüksek kalsiyum seviyesine sahip suyun, cildin doğal yağları üzerinde olumsuz etki yaratacağını, gözenek ve akne problemlerine sebep olabileceğini ve ciltteki kolajenin bozulabileceğini söylüyor. Ayrıca cildi çok fazla suyla temas ettirmek, zaman içinde nem seviyesini azaltmaya da sebep olabiliyor. Tüketici olarak suyu idareli kullanmak kesinlikle önemli. Bir de ürünlerin içerisinde kullanılan su miktarına değinmekte fayda var.
Bakım ürünlerinin içerisindeki su, bir emülsiyon oluşturmak için içinde başka bileşenlerin çözülebildiği çözücü olarak kullanılıyor. Ancak su olmadan, koruyucu gereksinimi minimum hale gelebilir çünkü su olduğunda bakteriler büyümeye daha çok eğilim gösterebiliyor. Hem kullanılan koruyucu seviyesini azaltmak hem de sürdürülebilirliği desteklemek adına güzellik endüstrisi, formüllerinden suyu yavaş yavaş çıkarmaya çalışıyor. Kısacası belki de en önemli şey, genel olarak daha az ürün kullanarak rutinlerimizi basitleştirmek… Unutmayın “az ama öz”…
