Küçük adımlarla kendinizi sevmenin yolları
Her şeyden önce kendinizi değerli hissetmeyi hak ettiğinizi söylememiz gerek.
Doğuştan rekabete önem veren ve rekabet duygusunu aşılayan bir dünyada yaşadığımız maalesef doğru. Yaşamın neredeyse her alanında beliren bu baskı, daha fazla çalışma, daha fazla çekici olma veya daha mükemmel olma ihtiyacını doğururken, sosyal medyada yansıttığınız hayatınızdan tutun da gerçek hayattaki hal ve hareketlere de karar veriyor aslında.
Bu yazıda, kendinizle barışık bir ilişki kurarak nasıl daha mutlu bir hayat yaşayabileceğinizin şifrelerini keşfediyoruz, hazırsanız başlayalım.
Kendini sevmek nedir?
Temel olarak zihinsel, fiziksel, duygusal ve ruhsal iyiliğe yer tutmak anlamına gelen ‘kendini sevme’ kavramı, tıpkı diğer ilişkilerinizde olduğu gibi kendinizi bağlamanız gereken bir seçim. Bu kararı uygularken sabırlı olmalı, kendinizi söz konusu ne olursa olsun yargılamamalı ve benliğinize ilgi ve şefkat göstermelisiniz.
Kendini sevmek, ne olursa olsun değerli olduğunuzu kendinize koşulsuz anlatmaktır.
Tamamen anlaşılması açısından birkaç cümleyle bu durumu açıklayacak olursak, kendinizi sevmeye karar verdiğiniz ve uyguladığınız sürece, hayatınızın neredeyse her alanında sağlıklı kararlar ve seçimler yapmanız muhtemel. Hayatınızla birlikte değişen ihtiyaçlarınızı karşılarken kendinizi yargılamadığınızda, her zaman saygıya layık olduğunuzu ve dış kaynaklara güven konusunda ihtiyacınız olmadığınızı beyninize kanıtlamış olursunuz. Ne olursa olsun, geceleri yastığa kafanıza koyduğunuzda, kendinizin en büyük savunucusu siz olmalısınız.
Kendinizi sevmeyi zihninize nasıl uygulayabilirsiniz?
Zaman, özen ve gerektiğinde ekstra ayarlamalar yapmanız gereken kendinizi sevme sürecini bir yolculuk olarak görebilir ve öz-sevme uygulamalarınızın mevcut ihtiyaçlarınızı karşılayarak yolculuğa başlayabilirsiniz. Tabii ihtiyaçlarınızın günden günde değişmesi sonucunda çıktığınız yolda keskin virajlarla karşılaşsanız da, kendinizi sevme konusunda kararlı olduğunuz sürece başarıyla bitiş çizgisine ulaşmanız oldukça mümkün.
Düşüncelerinizi izleyin
İlk olarak, yapılan araştırmalara göre, öz şefkat yoluyla kendinize zihinsel ve duygusal olarak bakmanın mükemmeliyetçilik ve depresyon arasındaki bağı ortadan kaldırdığı gösteriliyor. Düşünce şeklinizde küçük değişimler yapmak büyük ölçüde fayda sağlarken, ne olduğunuz hakkındaki düşüncelerinizi de izlemenizi öneririz. Bu yöntemi özellikle kaygı ve motivasyon dolu düşüncelerinizde uygulayarak, bu durumu nasıl tersine çevirebileceğinizi öğrenebilirsiniz.
Bu konuda bir diğer şey ise, içinizdeki çocuğa ekstra şefkat göstermek olabilir. Düşünceleriniz ne olursa olsun, büyük ölçüde temelinin çocuklukta yaşadığınız travmalara dayandığını bilmelisiniz. Zihininizi beslemek ve anlayışlı bir yaklaşıma sokmak istiyorsanız kendinize şu soruyu sormanızı öneririz, “10 yaşındaki halinizle ne konuşurdunuz?”
Mizahınızı kontrol edin
Duygusal anlamda size kötü hissettiren duygularla sosyalleşirken dalga geçmek, anlık arkadaş grubunuzun size gülerek kendinizi daha iyi hissetmenizi sağlasa da, bunun içgüdüsel hale gelerek bir noktadan sonra size zarar verebileceğinizi bilmelisiniz. Ne de olsa beyniniz ağzınızdan çıkan sözlerin şaka olup olmadığını ayırt edemiyor.
Kendinize zaman ayırın
Günlerin ve haftaların şehir hayatının koşuşturmacası bol kaosunda ne kadar hızlı geçtiğini mutlaka fark etmişsinizdir. Hızlı geçen günlerin kendinize zaman ayırabilme konusunda sizi ekstra zorluğa sokabileceğini düşünüyor olabilirsiniz, ne de olsa sosyalleşerek günün stresini atmak çok daha kolay. Kendinize tamamen bir günü ayıramıyor olsanız bile, her gün mutlaka sabah, öğlen ve gece 5-10 dakika ayırmanızı öneririz. İster kitap okuyun, ister enstrüman çalın, isterseniz sadece uzanın. Kendi zevkinize zaman ayırmanız ve gün geçtikçe daha iyi hissetmeniz önemli olan tek şey.
Görsel: @kaiagerber