Siedres ile Akdeniz kasabası hayali
Aldığı moda tasarım eğitimi üzerine hayalini kurduğu Akdeniz kasabası ve yaşam stilini yansıtan bir marka kurmaya karan Ceylin Türkkan Bilge, Siedrès isimli markasıyla kendine özgü stili olan kadınların gardıroplarına hitap edecek tasarımlar sunuyor. Bilge, kullandığı doku ve kumaşlar, tasarımlarındaki yaşanmışlık imgeleriyle samimi bir dil oluşturuyor. Yerel zanaatları da destekleyen ve bundan beslenen tasarımcı zamansız parçalarıyla aynı zamanda sürdürülebilir bir gardırop sunuyor. Ceylin Türkkan Bilge ile markası Siedrès’i, tasarımlarını, koleksiyon detaylarını ve gelecek planlarını konuştuk.
Tasarım hikayeniz nasıl başladı? Marka kurmaya nasıl karar verdiniz?
Tasarıma hep meraklıydım, kendimi bildim bileli hep bir şeyler çizer ya da yaparım. Aslında ilk hayalim iç mimar olmakken, lise yıllarının sonlarına doğru bu hayal biraz modaya kaymaya başladı. Üniversite hazırlıklarımı her ne kadar iç mimarlığa göre yapsam da son dakika bir şekilde moda okumaya karar verdim, hatta hayatım beni bir şekilde buna yönlendirdi diyebilirim. Üniversite yıllarımın ilk senesinden itibaren de hem kendi markamı kurma hem de çok güzel şeyler öğrendiğim yerlerde deneyim kazanma fırsatı buldum. Marka kurmaya karar verme noktası için spesifik bir zaman veya olay söylemem, tamamen organik gelişen ve hislerle oluşan bir durumdu. Ama evlenme kararımın bu süreci hızlandırdığı konusu da bir gerçek. Neticede geçtiğimiz eylül ayında eşim Emir ile beraber markamızı kurmaya karar verdik ve şimdi buradayız.
Markanızın adı Siedrès ne anlama geliyor?
Bizim için isim seçme süreci epey uzun sürdü. İkimizde anlamını kendimizin oluşturabileceği bir isim bulmak istiyorduk. Markamıza ilham veren bölge Akdeniz olduğu için biraz oraya yönelik bir isim yaratmak istedik. Aslında Siedrès bir gün yaşamanın hayalini kurduğumuz bir Akdeniz kasabası. Biraz ütopik bir şey yaratmak istedik. Yani özetle ortak hayalimizden yarattığımız bir isim oldu.
Siedrès’i kurarken nasıl bir kimlik oluşturdunuz?
Siedrès, üzerinde yaşadığımız iki kıtının harmanlanmasıyla oluşturduğumuz bir tarz sunmakta. İlhamını Akdeniz’den alan, yaşadığımız toprakların sunduğu olanaklarla beslemeye çalıştığımız bir marka. Günümüzde çok popülerleşen İskandinav tarzının aksine daha sıcak, samimi ve yer yer eğlenceli bir kimlik oluşturmayı hedefledik. Siedrès markası ileride bir gün kayak kıyafetiyle bile karşınıza çıkabilir, ama bu durumda bile yarattığı havadan ötürü kendinizi Akdeniz’de kayakta hissedebilirsiniz.
Siedrès için oluşturduğunuz kadını ve stilini nasıl anlatırsınız?
Siedrès kadınını hayalini kurduğumuz Siedrès kasabasında yaşayan, akşamüstü güneş batmadan önce seramik stüdyosunu ya da sabun dükkânını kapatıp bisikletine atlayarak sahile kendini atan biri olarak hayal ettik. Hayatın koşturmasını bir kenara atabilmiş, bir kadeh şarabıyla günün batışının tadını çıkarabilen, her şeyi çabuk tüketmektense yaşadığı anın tadını doya doya çıkarabilen biri. Markamız gibi renkleri, desenleri karıştırmayı seven ve kendi mutluluğu için giyinen biri. En önemlisi ne yaparsa, nereye giderse gitsin, evde bile olsa tarzı olan bir kadın.
Siedrès’in tasarım dilini oluştururken öne çıkardığınız özellikler neler?
Rahat giyilebilir bir tasarım olmasına önem gösteriyorum. Bazen doku ve kumaşların daha önde olmasını tercih edebiliyorum.
Markanızın ilk koleksiyonu olan Resort 2019 koleksiyonunuzu oluştururken çıkış noktanız neydi?
Bahsettiğim gibi iki kıta hikayesinin markanın üstünde ve koleksiyonlarda etkisi oluyor. Resort koleksiyonu, tasarım anlamında kendimi bilmeye başladığım, Bursa’da yaşadığım zamanlardan ilhamla çıkardığım bir koleksiyon. Bursa’da yaşarken benim İstanbul’la aramdaki bağı simgeleyen anneannemlerden birkaç doku taşıyan, o zamanlardaki hissiyatlarım ve yaşantımın yansıması gibi bir koleksiyon diyebilirim.
2020 İlkbahar-Yaz koleksiyonu için nelerden ilham aldınız?
İkinci koleksiyonumuz olan 2020 İlkbahar-Yaz koleksiyonu da aslında hikayenin ikinci kısmı diyebilirim. Aynı dönemlerde Bodrum’da yazlarımı geçirdiğim siteden ve zamanlardan ilhamla yola çıktığım bir koleksiyon oldu. Çünkü burası da beni Akdeniz kıyı yaşantısıyla aramdaki bağı temsil ediyor. Doğası, yapısı ve anılarımı çizdiğim desenlerle yansıtmaya çalıştım.
Koleksiyonlarınızı oluştururken trendlere önem veriyor musunuz?
İnsanların neyi istediğini ve tercih ettiğini takip etmek çok önemli, bu yüzden tasarımlarımı yaparken tabii ki trendlere bakıyorum. Ancak bu trendlerden markamızın çizgisinin ve kendi tarzımızın önüne geçmeyecek şekilde yararlanıyoruz. Çok gelir geçer trendlerden değil de daha uzun ömürlü olan trendleri takip etmeye çalışıyoruz.
Sizin için bir kadının gardırobunda mutlaka olması gereken parçalar neler?
Güzel kalıplı bir ceket, günlük ve istediğinde şıklaştırabileceği gömlekler ve mini rahat bir elbise. Bu ara mini elbiseler çok tercih ediliyor. Biz de mini elbiselerin rahat olmalarına çok önem verdik, ya esneyen kumaşları tercih ettik ya da bedeni sıkmayan daha balon ve bol kesimler.
Koleksiyonda neler yer alıyor? İlkbahar-Yaz koleksiyonunda ne tarz dokular tercih ettiniz?
Şunu söylemeliyim ki Resort koleksiyonumuzdan daha renkli bir koleksiyon. Beş adet desenimiz var. Ağ ve seyrek örme hissiyatı veren desenler ve dokular bulunuyor. Onun dışında, o dönemlerde kullandığımız bandanalardan yola çıkarak pamuklu kumaşlar ve o zamanlarda giydiğim şortlu yapışık takımları yansıtan jarse kumaşlar ve biraz da parlaklıklar var.
Tasarımlarınızda kullandığınız materyallerin ne özelliklerde olmasına dikkat ediyorsunuz? Sürdürülebilirlik adına bir girişiminiz bulunuyor mu?
Yaşadığımız toprakların sanatları ve zanaatları markamıza büyük bir ilham kaynağı. Günümüzde makineleşme, hızlı tüketim vb. etkenlerden dolayı artık o eski ustalıkları bulmak maalesef çok zor oldu. Köylerde ya da Anadolu’da hala çok güzel dokumalar, el işçilikleri, desenler ve doğal boyama teknikleri devam ediyor. Bizim de en büyük amacımız bu işçiliğin devam etmesine ve bu toplulukların ekonomisine bulunabildiğimiz kadar katkıda bulunabilmek. Dolayısıyla koleksiyonlarımızda katabildiğimiz ve bulabildiğimiz kadar bu tarz kumaşları tercih etmeye çalışıyoruz. Mesela Resort koleksiyonumuzda en çok tercih edilen kahverengi balon elbisemizin kumaşı böyle bir kumaştı. Bunları yanı sıra arada üretimi bitmiş ve azıcık kalmış kumaşlar da oluyor ve bu ilgimi çok çekiyor. Ara sıra da böyle kumaşları kullanıp limitli sayıda ürünler çıkarmak ve bu kumaşların, işçiliklerinin önemini vurgulamak istiyoruz. İlk olarak da 2020 İlkbahar-Yaz koleksiyonumuzda buna başlıyoruz. Buna ek olarak da, stok kumaşlar da ilgi alanımıza giriyor. Çünkü kalmış artık kumaşların dünyaya maliyetini önemsemek zorundayız. Bizim ihtiyacımızı karşılayabilecek bir metrajda bulduğumuz zaman, stok kumaşları tercih etmeye önem gösteriyoruz.
Markanızın gelecek planlarında neler var? Koleksiyonlarınızda çanta, ayakkabı gibi yeni ürünlere yer vermeyi düşünüyor musunuz?
Siedrès için düşündüğümüz gelecek planlarının başında markamızı zaman içerisinde lifestyle markası haline getirmek yer alıyor. Bunu biraz açmak gerekirse moda kısmında ayakkabı ve çantanın yanı sıra erkek kısmını da hayata geçirmek var. Ama bunun dışında kafamızda ev ürünleri ve dekorasyonu, kafe, restoran ve otel gibi projelerde yer alıyor. Bu alanlara girerken de bizimle aynı görüşleri benimseyen diğer markalarla birlikte de bir şeyler yaratmak istiyoruz. Mayıs ayıyla birlikte de showroom’umuzu açmayı planlıyoruz, bu bütün hayalini kurduğumuz planların başlangıcı olacak.
Markanızı kurarken dünya çapında ilham aldığınız/örnek aldığınız tasarımcılar oldu mu? Varsa kimler?
Vizyonlarını ve başarılarını örnek aldığım ve esinlendiğim başlıca tasarımcılar, J. W. Anderson, Phoebe Philo, Jacquemus, Alessandro Michele.